HATAY (İGFA) – Yıkıcı depremlerin etkisi altında olan Hatay’da imar affından kentsel dönüşüm sürecine kadar gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Büyükşehir Belediye Başkanı Doç .Dr. Lütfü Savaş, “Kentsel dönüşümü ben istedim; başvurusunu ben yaptım ama rantız bir dönüşüm istedim” diyerek, “Hesap vereceksek vereceğiz, hesap soracaksak da soracağız” dedi.
İmar affına ilişkin, önümüzdeki süreçte imar sisteminin sorgulanması gerektiğini vurgulayan Başkan Savaş, 2018 yılında çıkan afla 205 bin binanın affedildiğini anımsatarak, “Buralarda yıkım olmaz mı? Siz üç katlı bina için proje yapıyorsunuz. Nasıl olsa af gelecek diye iki kat daha yapıyorsunuz. Attığınız temelden kullandığınız malzemeye, demir miktarından kolon çapına her şey değişir. Böylece herhangi bir sarsıntıda bina alt katlara çok daha fazla baskı yapıyor. O nedenle depremde duvarları en çok patlayan evler alt katlardır. Çünkü yukarıdaki yük aşağıya baskı yapar. Şimdi 205 bin yapıyı affettiğiniz zaman onlara ruhsat vermiş oluyorsunuz. Ayrıca yapı kullanım izni veriyorsunuz. Kaçak yapı yapanları, yanlışları ödüllendirmiş oluyorsunuz. Burada sistemin sorgulanması gerekir. İlçe belediyeleri bu yapıları denetleyemez. Bu yapıları denetleyecek eğitimde insan gücüne sahip değiller. Yapı denetim firması ile müteahhit arasındaki para ilişkisi kesilmeli. Burada müteahhit, belediye, yapı denetim firmaları ve hükümet ile denge denetim mekanizmasını kapsayacak ve yanlış yapanı cezalandıracak bir sistem kurmak zorundayız. Bu düzenlemeler yapılmadığında insanlara 205 bin yapıyı affettim diyeceksiniz. Ama o insanların bir kısmı yerin iki metre altında yatıyor ve dışarıda kalanlar da annesi, babası ve çocukları için ağıt yakıyor” diye konuştu.
“KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ İSTEYEN BENİM”
“Emek-Aksaray Mahallesinde miting yaptınız mı?” sorusunu da yanıtlayan Başkan Savaş konuyla ilgili şunları kaydetti:
“Emek Mahallesinde ben her zaman miting yaparım ama kentsel dönüşüm konusunda ben hiç miting yapmadım. 2012 yılında Kentsel Dönüşüm Yasası çıktı. Türkiye’de ilk uygulayanlardan bir tanesi benim. Emek-Aksaray’daki riskli yapıları ben tarif ettim, bakanlıktan da izni ben istedim. Bakanlıktan izin geldi. O zaman Antakya Belediye Başkanıydım. O dönemde iktidar partisinden ayrıldım, Cumhuriyet Halk Partisine geçtim. Biz Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazandıktan sonra kentsel dönüşüm işini Antakya Belediyesine verdiler. Onayı isteyen benim, ben neden karşı çıkayım? Biz insanları hayatta sağlıklı tutmak için buradayız. Biz orada kentsel dönüşümü isterken herhangi bir depremde, yangında insanlar riskli yapılarda ölmesin diye istedik. Bunu isteyen benim. Ben neden bununla ilgili miting yapayım?” diye konuştu.
“Bunu ben mecliste söyledim, miting yapmadım” diyen Başkan Savaş, “Ama dönemin Antakya Belediye Başkanı yapamadı. Ondan sonraki kazma vuramadı, sonunda TOKİ’ye siz yapın bunu dediler. Burada Büyükşehirin bir yetkisi yok, buradaki yetki Çevre ve Şehircilik Bakanlığında. Projeyi imzalayan, proje olsun ya da olmasın diyecek tek merci Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. Benim yetkim olmayan bir şey için ne ben miting yaparım, ne de bunu engelleme şansım var. Dokuz yıl içinde bunu beceremeyen ve sadece rant düşünen iktidar partisinin belediye başkanları bunu yapamadı. Yapamayınca da halk ile karşı karşıya geldiler. Orada daha bir kazma vurulmuş değil” dedi.
İSKENDERUN’DA KENTSEL DÖNÜŞÜM NEDEN YAPILAMADI?
Hatay’da kentsel dönüşüm sürecine de değinen Başkan Savaş İskenderun’da yaşananları da şöyle anlattı:
“Bizden hemen sonra kentsel dönüşüm için İskenderun’da altı tane mahalle belirlendi, riskli alanlar vardı. 2013 yılında orası riskli alan ilan edildi. Dönemin belediye başkanı iktidar partisi belediye başkanıydı, yapamadı. Ondan sonraki de yapamadı. Dokuz yıl sonra Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle burası kentsel dönüşümden çıkartıldı. Şimdi ben soruyorum: Burası riskli alan diye neden ilan edildi? Dokuz yılda binalar yıpranır mı, güçlenir mi? Buraya bakanlıktan alınan proje parası nerede? Burada hayatını kaybeden aileler şimdi kimi sorumlu tutacak? Dokuz yıl önce riskli alan ilan ediyorsunuz, dokuz yıl sonra riskli alandan çıkartıyorsunuz. Eğer riskli alan değilse dokuz yıl önce neden riskli alan dediniz? Eğer riskli alan ise neden riskli alandan çıkardınız?”